22 Mart 2016 Salı

BT ALTYAPISI,BULUT BİLİŞİM HUKUKİ PROBLEMLER

KLASİK BT ALTYAPISI

İşletmelerdeki klasik Bilgi Teknolojileri altyapısında kullanıcıların çalıştığı bilgisayarlar, printerlar gibi cihazlar ile uygulama, bilgi ve servislerin üzerinde durduğu sunucular, depolama üniteleri, yedekleme sistemleri mevcuttur ve bu ortamları besleyen altyapı olarak sistem odaları, jeneratörler, UPS cihazları, iklimlendirme, yangın söndürme ve güvenlik için kamera ve erişim cihazları gerekmektedir. Bu BT altyapısının çıkacak problemlere karşı desteklenmesi, güvenlik önlemlerinin firma tarafından alınması, çalışan sistemin sağlığının izlenmesi, oluşabilecek hatalara karşı önceden uyarı sistemlerinin kurulması ve sürekli olarak yeni tehditlerin önüne geçme ve yeni fonksiyonları kullandırabilme adına güncellenmesi gerekmektedir.

Ayrıca sistemlerin yedeklenmesi konusunda tüm sistemler için farklı lokasyonlar da DR sistemlerinde kurulması gerekmektedir. DR sistemlerin oluşturulması maliyeti artıran önemli bir faktördür.




BULUT BİLİŞİMDE BT ALTYAPISI

Klasik BT altyapısından farklı olarak Bulut Bilişim aşağıdaki şekilde bir yapı sunmakta, bu yapı ile



  • Yedekli, hızlı ve kesintisiz bir altyapıya, 
  • Stabil bir datacenter ortamında çalışan BT altyapısına, 
  • Bu datacenter içinde konumlandırılmış; 
  • Mail, Sunucu, Hat Güvenlik Ürünlerine (FW, Router, IPS vb.)
  • Arşivleme ve Yedekleme Çözümlerine, 
  • Elektrik, UPS, Soğutma Sistemlerine, 
  • Sunucu ve uygulamalara sahip olunabilmekte
  • Network altyapısına

Klasik BT altyapısın da farklı olarak aşağıdaki gibi bir maliyet oranlaması çıkmaktadır.

Bulut Bilişim ile işletme sahibi kendisi için bir kambur olan sistem odası bulundurma, bunun için sistemlerin güvenliği, yedeklenmesi, UPS, Jeneratör, Yangın Söndürme, Güvenlik Cihazları ve Erişim Cihazları bulundurmayacak hatta bunları işleten personel bulundurmasına gerek olmadan bu hizmeti veren firmalar ile yapacağı anlaşmaya göre aylık kiralama veya kullandığı kadar öde sistemine göre ihtiyaçlarını bu şekilde giderebilecek duruma gelecektir.

     


BULUT BİLİŞİM HUKUKİ PROBLEMLER

Temelde oldukça basit olarak gözüken ve bilişim endüstrisini yeniden şaha kaldıracak olan bulut bilişimi teknolojisinin diğer düzlemde hukuk dünyasında büyük bir kargaşa yaratacağı da şimdiden ön görülmektedir. Bulut bilişimi teknolojisini anlayabilmek için kullanıcılar ve hizmet verenlerin arasındaki ilişkiyi iyi anlamak gerekmektedir. Bulut Bilişim sistemi kimi zaman ikili daha çok da üçlü veya daha çoklu bir ilişkiye sahip olabilir. Örneğin, sunucularını bulutun içine taşımak isteyen bir şirket öncelikle bu hizmeti veren şirket ile anlaşır. Ancak bu hizmeti sağlayan şirket, söz konusu hizmeti kendi sunucuları ile değil, dünyanın herhangi bir noktasından kiraladığı başka bir şirkete ait sunucular da kullanabilir. Hatta bu sunucuları kiralayan şirket de bahsettiğimiz sunucuları başka bir firmadan kiralayabilir. Böylece şirket aslında X firmasından aldığını düşündüğü hizmeti farklı, farklı firmalardan alıyor olabilir. İşte Bulut Bilişimi teknolojisinin hukuken yarattığı problemler serüveni de tam bu noktada başlamaktadır. Zira bulut bilişiminin getirdiği evrensel paylaşım özelliği aynı zamanda paylaşılan verilerin de nerede depolanacağı sorununu da ortaya çıkarmaktadır. Burada asıl problem sınır ötesi veri akışıdır ve olası hukuki ihtilafların doğduğu yerin belirlenememe riski oldukça fazladır. Bu konuda en büyük sorunun özellikle Avrupa Birliği ülkelerine hizmet verecek olan şirketler açısından meydana gelmesi beklenebilir. Nitekim Avrupa Birliği‟nin verilerin korunması hakkındaki direktifine (EU Data Protection Directive) göre Bulut Bilişimi hizmeti verecek olan firmaların Avrupa Birliği ülkeleri dışında kuracakları veya Avrupa Birliği ülkeleri dışından kiralayacakları sunucu hizmetlerinde, sunucuların bulunduğu ülkelerin Avrupa Birliği yasalarının belirlemiş olduğu veri koruma güvenlik seviyesinde olması gerekmektedir. Halen Amerikan mevzuatının dahi bu standartları karşılamıyor olması durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Bulut Bilişimi ve karşılaşılabilecek hukuki problemler ile ilgili olarak Avrupa Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı „ nın yaptığı araştırmaya göre ise bulut bilişimi teknolojisinin özellikle problem yaratacak hususların beş ana başlıkta toplandığı belirtilmektedir. Bunlar sırasıyla Verilerin Korunması, Gizlilik, Fikri Mülkiyet, Mesleki Sorumluluk, Dış Kaynak Kullanımı ile ilgili sorunlardır. Hizmeti sağlayan firmaların aslında verileri depolayan sunucuları doğrudan kontrol etmiyor olması veya sanal ortamda kontrol ediyor gözükse de fiziki anlamda mülkiyetin 3. kişilerin elinde olması verilerin korunmasını ve gizlilik standardının sağlanabilmesini güçleştirmektedir. Buna bağlı olarak sunucu sahiplerinin dünyanın çeşitli noktalarında konumlanmış olmaları ve farklı mevzuat uygulamalarına tabi olmaları sorunların büyük bir çığ kütlesine dönüşmesi için atılan ufak çığlıklar olarak sayılabilir. Bulut bilişiminin kullanılması aynı zamanda olası dava süreçlerinde delil teşkilinde de sorunlar yaratacaktır. Elektronik ortamda elde edilen delillerin pratikte halen detaylarıyla işlerlik kazanamadığı ülkemizde, 3. Kişilerin kontrolünde olan verilerin ve dolayısıyla delillerin nasıl elde edilebileceği ve bunların hukuken ne derece bağlayıcı olacağı da mevcut yasalar dahilinde büyük bir kördüğüme dönüşmektedir. Örneğin, ev stüdyosunda hazırlanmış bir müzik eserinin sahibinin, bu eserinin rızası dışında kullanıldığını öğrenmesi ve bunu kanıtlamasında eser sahibinin eli oldukça zayıf gözükmektedir. Bu itibarla, özellikle Bulut Bilişim hizmetinin alınacağı şirketle yapılacak sözleşmelerde çerçevenin net olarak çizilmesi gerekmektedir. Öte yandan genel hükümler çerçevesinde şirketlerin kendilerinden beklenen güvenlik önlemlerini almaları, bu önlemleri sürekli geliştirmeleri ve ağır kusur ve ihmallerinden sorumlu olacakları aşikardır. Her ne kadar bulut bilişim hizmeti veren şirketler 3. Kişilerden sunucuları kiralasalar da, sorumluluk müşteri ile sözleşme imzalayan şirketlerde olacağından özellikle bu hizmeti veren şirketler ve yöneticileri açısından odlukçu soğuk ve yağışlı günleri göreceğimizi tahmin ediyoruz. Yasaların bu sürece daha detaylı eğileceği güne dek Bulut Bilişimi hizmeti sağlayacak şirketler ile müşteri şirketler arasında yapılacak sözleşmeler şimdilik tek çıkar yol olarak gözükmektedir. Müşterilerin büyük ölçekli ve sözleşme şartlarında değişiklik yapabilecek güce sahip firmalar olması durumunda çözümün tahkim çerçevesinde en azından daha nitelikli bir şekilde çözümlenebileceği ön görülebilir. Ancak bu hizmetten yararlanmak isteyen müşterilerin küçük ölçekli firmalar ve bireysel kullanıcılar olması durumunda söz konusu müşterilerin mevcut yasal çözümsüzlükler içerisinde kaybolacağı ve mağdur olacakları neredeyse kesin gibidir. 23 Sonuç olarak, bulut bilişimi teknolojisi, sadece bilgi teknolojileri endüstrisini değil sigorta, finans ve daha birçok sektörü etkisi altına alacak büyük bir dalgadır. Bu dalganın önümüzdeki yıllarda en çok devinim yaratacağı alanlardan birisi ise hiç şüphe yoktur ki hukuk olacaktır. Nitekim teknolojinin bu kontrol edilemez değişimi karşısında yasaların da aynı hızla ihtiyaç duyulan standartlara uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

16 Mart 2016 Çarşamba

BULUT BİLİŞİMDE GÜVENLİK

Bulut Bilişimin en önemli ve soru işareti olan konularından birisi güvenliktir. IDC’nin yaptığı bir çalışmaya göre bulut bilişim kullanımına geçiş sırasında yaşanılan en önemli çekince olarak güvenlik gösterilmektedir.





Bulut bilişim popülerliğini artırdıkça, bu yeni modelle ortaya çıkan güvenlik sorunları endişeleri artırmıştır. Geleneksel koruma mekanizmalarının etkinliği ve verimliliği yeniden değerlendirilmektedir, çünkü bu yeni yerleştirme modelinin özellikleri büyük ölçüde geleneksel mimarilerden farklılık arz etmektedir. Bulut bilişim hizmetlerinin göreceli güvenliği geniş kitleler tarafından kabulünü geciktiren tartışmalı bir meseledir. Özel bulut ekipmanlarının fiziksel kontrolünün yapılabilirliği ekipmanların tesis dışında ve başkalarının kontrolünde olmasından daha güvenlidir. Veri bağlantılarının güvenliği için fiziksel kontrol ve veri bağlantılarını görsel olarak incelemek ve portlara erişebilmek gereklidir. Bulut bilişimin benimsenmesi yolundaki engellerin sebebi çoğunlukla özel ve halk sektörünün güvenlik tabanlı hizmetlerinin harici yönetiminin korku ve endişeye sebep olmasıdır. Bulut bilişim tabanlı hizmetlerin dışarıdan sağlanması ise en temel özelliğidir. Bu durum bulut bilişim hizmet sağlayıcılarına güvenli hizmetlerin yönetimini kurma ve sürdürmeye öncelik verilmesi hususunda iticidir. 

Güvenlik meseleleri kategorize edilmiştir: hassas veri erişimi, veri ayırma, gizlilik hakkı, virüs kullanımı, geri kazanma(kurtarma), sorumluluk, malicious insiders, yönetim kontrol güvenliği, hesap kontrolü ve çoklu kullanıcı sorunları. Çeşitli bulut güvenlik sorunlarına üretilen çözümler, kriptografi, özellikle kamu anahtar altyapısı(PKI), çok sayıda bulut sağlayıcısı kullanımı, API’lerin standartlaştırılması, sanal makine desteğinin ve yasal desteğin geliştirilmesi gibi. Bulut bilişimin çok fazla faydasının yanında tehditlere karşı savunmasızdır da. Bulut bilişim kullanımları yaygınlaştıkça, bilişim suçluları muhtemelen sistemde korunmasız yerlere zarar vermek için yeni yollar bulacaklardır. Bulut bilişimde temel düzeyde riskler ve sıkıntılar vardır, bu durum veri güvenliğini tehdit etmektedir. Tehditleri azaltmaya yardım etmek üzere, bulut bilişim sektör liderleri sistemin veriyi koruması için şifrelemesini garanti etmeyi sağlayacak risk değerlendirmeye ağırlıkla yatırım yapmalıdır, yine sektör liderleri platform ve altyapıyı güvenli hale getirmek üzere ve değerlendirme de yüksek güvence sağlayacak güvenilir bir kuruluş kurmalıdır. Güvenilir bir bulut bilişim teknolojisi için güvenlik sorunları ele alınmalıdır.

HİZMET REDDİ


DoS ve DDos saldırıları kullanıcıların veri veya uygulamalarına erişmelerini engellemektedir. Bu gibi saldırılarla bulut servislerindeki kaynakların aşırı tüketimiyle sistem ya çok yavaş hizmet verir ya da hiç hizmet veremez. Daha da kötüsü, bulut sağlayıcıları, faturalandırmayı tüketime göre belirlediği için, saldırgan hizmeti durdurmasa da çok pahalı sonuçlar doğuracağı için kurbanlar kendi sistemlerini kendileri kapatmak zorunda kalabilirler. Böyle bir durumda beklemekten başka bir çare olmadığı için, kullanıcıların sırf masrafları azaltmak adına kritik verilerini buluta koymadan önce tekrar düşünmeleri gerekmektedir.

Kötü amaçlı bilişim faaliyetlerinde Dünya sıralaması:



İnternet güvenliği tehditlerinde Türkiye’nin Dünya’daki yeri:




Bulut Servisleri Ne Kadar Güvenli?
Bulut bilişim, hem şirketlerin hem de standart kullanıcıların hayatlarının bir parçası haline geldi. Peki verilerimizi emanet ettiğimiz bu servisler yeterince güvenilir mi?
Eskiden sadece e-posta adreslerimiz vardı. İnternette fotoğraf veya küçük herhangi bir veri depolamamız gerektiğinde kendimize bir e-posta gönderirdik. Hali hazırda 5 MB depolama alanı sağlayan e-posta sağlayıcılar, çoğu zaman birden fazla hesap açmamıza sebep oluyordu.
Teknolojinin ilerleyişi elbette ki kurumsal tarafta olduğu kadar son kullanıcı tarafında da önemli gelişmelere sahne oluyor. Bulut bilişim elbette ki bu teknolojilerden biri. Bulut depolama sayesinde çok daha büyük dosyaları, çok daha kolay erişilebilecek bir şekilde çeşitli şirketlere bağlı sunucularda saklayabiliyoruz. iCloud, Google Drive, One Drive, Dropbox gibi servisler, şu sıralar hem son kullanıcılara hem de şirketlere hizmet veren en popüler bulut depolama hizmetlerini oluşturuyorlar.
Bulut depolamanın amacı, sonuçta veri depolama. Bu noktada hangi verileri depolayacağımızın sınırı yok. Pek çok kullanıcı bulut depolama üzerinde gizli verilerini de saklıyorlar. Gerek şirket verileri olsun, gerek gizli projeler olsun, gerek “çok özel” videolar – fotoğraflar olsun, güven veren markaları kullandığımız sürece bulutta saklayabiliyoruz.
iCloud’a büyük saldırı: The Fappening
Her ne kadar bu popüler şirketler güvenli olsalar da gerekli önlemler alınmadığı durumda çok ciddi ortaya problemler çıkabiliyor. Eylül’ün başında “The Fappening” adıyla başlayan iCloud saldırıları, ünlüleri çok zor duruma düşürdü.
Apple’ın iOS ve Mac OS işletim sistemleri için hazıramış olduğu iCloud bulut servisi, iPhone’lar ile son derece başarılı bir şekilde çalışıyor. iPhone üzerinde yaptığımız tüm değişiklikler sürekli olarak iCloud’da yedekleniyor, notlarımız senkronize ediliyor, fotoğraflarımız otomatik olarak upload ediliyor. Tabii bunların gerçekleşmesi için iCloud’a izin vermemiz gerekiyor. İzni verdikten sonra çektiğimiz tüm fotoğraflar ve videolar WiFi ağı bulunduğu anda bulut depolama alanımıza gönderiliyor.
Telefonlar -haliyle- çekilen fotoğrafların veya videoların gizlilik derecesini ölçümleyemiyor ve ekran görüntülerine kadar tüm resimleri iCloud hesabına gönderiyor. Bu resimler, sonrasında telefonumuzdan silsek bile bulut depolama servisinde kalıyor. Eğer bir şekilde bulut hesabı üzerinden silmezsek, tüm fotoğraf arşivimiz orada birikmeye devam ediyor. İşte Fappening faciası da bu noktada başlıyor.
Ünlülerin fazlasıyla özel fotoğraflarının iCloud üzerinde birikmesi ve hackerların bir şekilde bu hesaplara giriş yapmış olmaları sonucunda çok sayıda çıplak fotoğraf internete sızdırıdı. 4chan üzerinden servis edilen fotoğraflar, kısa sürede torrente, sonrasında büyük bir kitlenin bilgisayarına ulaştı. Ünlüler arasında Jeniffer Lawrance ve özellike Türkiye’de çok sayıda seveni bulunan Kate Upton’ın fotoğraflarının da ortaya çıkması, tahmin edeceğiniz üzere dünya üzerinde büyük ses getirdi.
Peki bu saldırı nasıl gerçekleşti? Bu konu henüz gizemini koruyor. Apple CEO’su Tim Cook’a göre hackerlar direkt olarak iCloud sunucularına erişmeye gerek duymadan, bir şekilde ünlülerin e-posta adresleri ve şifrelerine ulaşarak normal bir giriş yapmışlar. Böylece Apple’ın hiçbir suçunun bulunmadığını düşünebiliriz.
Peki ya bu kadar ünlünün iCloud’da kullandığı e-posta adresinin yanı sıra şifreleri nasıl ele geçirildi? Bu noktada biraz şüpheci davranmakta fayda var. “Çok güvenli” olarak bildiğimiz iOS’un belki de bir açığından faydalandılar ve bir uygulama aracılığıyla şifrelere ulaştılar. Yayınlanmak istenen tüm uygulamaların didik didik incelenerek belirli bir onay sürecinden geçtiğini düşünürsek, bu teorinin kendini yokedeceğini düşünebiliriz. Fakat uygulamalar, belli başlı internet sayfalarına da bağlanabiliyorlar. Onay sürecindeki bir uygulama X sitesine bağlandığında normal, zararsız bir sayfa görüntüleyebilir. Uygulama onaylandıktan sonra bu sitenin arayüzü değiştirilip, iCloud hesabını ve şifresini isteyen bir sayfa haline getirilebilir.
Her ne kadar Apple’ın iCloud sistemlerinde herhangi bir açık bulunmadığı iddia ediliyor olsa da yeterince güvenli olmadığı kesin. Bulut servislerinin pek çoğunda onaylanmamış bilgisayarlardan / cihazlardan giriş yapmak için SMS veya e-posta doğrulaması gerektirmesi gibi seçenekler bulunuyor. Hatta bu sistemi Steam gibi sadece oyuna yönelik, eğlence amaçlı sistemler bile kullanıyor.
Fappening saldırısı ünlülerin özeline değil de çok daha önemli verilere de yapılmış olabilirdi. Tabii ki bir kişinin çıplak fotoğraflarının internete sızması o kişi için fazlasıyla sıkıntılı bir durum fakat sadece 1 veya 2 kişiyi etkiliyor. Büyük bir şirketin önemli verilerinin rakip firmalara sızdırılması veya devlet verilerinin (gerçi devlet verisini Amerikan şirketlerinin sunduğu bulut hizmetlerinde kim tutar, orası soru işareti) bir şekilde ortaya çıkması çok daha büyük sonuçlar doğurabilirdi.
Şifrelenmiş dosyalara erişim
Adını sık sık duyduğumuz iCloud, One Drive, Box ve Dropbox gibi servislerin tamamı son derece yüksek güvenlik önlemlerine sahipler. Şu anda Fappening yüzünden en az güven hissi uyandıran iCloud’da bile verilerimiz 128 bit şifrelemeyle korunuyor. 128 bit şifrelemeyle korunan dosyalara erişmeyi başarsak bile şifrelenmiş dosyaları çözmek neredeyse imkansız.
Şifreli olarak kaydedilen dosyalar, aktarım esnasında da şifreleniyorlar. Yani internete erişim için kullandığımız ağ üzerinden dosyalarımızı bulut servislerine gönderirken bir şekilde araya karışıp dosyalarımızı görüntülemeleri pek de mümkün değil.
Tüm bu parçalar bir araya getirilince bulut depolamanın aslında güvenilir olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bulut servisi sunan çok sayıda firma var ve bulut depolamanın şimdiki gelişim sürecinde en doğru işler yapan firmanın, uzun yıllar boyunca işin kaymağını yiyeceğini tahmin etmek zor değil. Bu sebepten dolayı her firma müşterisine bol miktarda güven aşılamaya çalışıyor. Müşterilerinde oluşturduğu güven hissini bir kere kaybeden firmanın, böylesine hassas bir sektörde geri dönmesi pek de kolay değil. Bulut depolama ciddi bir sektör ve gelecek vaadediyor. Haliyle dev firmalar birbirleriyle rekabet içerisindeler.
Kullanıcılar bilinçlendirilmeli
Orta ve büyük ölçekli şirketlerin bir çoğu çalışanlarına akıllı telefon dağıtıyor. Şirketlerin akıllı telefon dağıtmalarının sebebi ise öncelikli olarak tüm çalışanların standart bir akıllı telefona sahip olması gerekliliği. Böylece bir sorun yaşanması durumunda IT çalışanları çok daha kolay bir şekilde müdahalede bulunabiliyorlar. Ayrıca yönetici hesabı kurularak, telefonlara istendiği anda müdahale ve kontrol imkanı sunuluyor. Çalışanların yanlış bir iş yaptığı düşünüldüğünde telefon dışarıdan kontrol edilerek emin olunabiliyor.
Her ne kadar şirket telefonları bu şekilde korunabiliyor olsalar da iş yine kullanıcıda bitiyor. Kullanıcının yaptığı yanlış bir hamle sonucu telefonun bağlı olduğu bulut hizmetlerine sızılabilir ve buluttaki veriler elde edilebilir.
Günümüzün en yaygın mobil işletim sistemi Android’de uygulamalar herhangi bir kontrolden geçmiyor ve telefonun neredeyse her yanına erişim sağlayabiliyor. Windows Phone’larda uygulamaların yetkileri bir hayli kısıtlıyken, iOS’ta mağazaya gelen her bir uygulamanın didik didik incelendiği düşünülünce, asıl güvenlik sorunu olan işletim sisteminin Android olduğunu farketmemek mümkün değil. Bulut hizmetlerinin, e-postaların ve çeşitli yazışmaların gerçekleştirileceği akıllı telefonların işletim sistemini seçerken dikkatli davranmakta fayda var.
İşletim sistemini seçtikten sonra çalışanların / kullanıcıların bilinçlendirilmesine de çalışmak gerekiyor. Yine Android’den örnek vereceğim. Android’in uygulama paketleri olan .apk dosyaları, internet siteleri üzerinden de yüklenebiliyor. Yani eğer “Bilinmeyen Kaynaklar” seçeneği açıksa, cihaza tarayıcı üzerinden bile uygulama yüklenebiliyor. Eğer bilinçli bir kullanıcı değilse ve ekranda gördüğü hiçbir yazıyı okumadan “Tamam” butonunu tıklayarak ilerlemeye çalışan biriyle, çok rahat bir şekilde bu tip tuzaklara düşebilir.
Sadece tablet veya telefonlarda değil…
Her ne kadar ağırlıklı olarak mobilden bahsetmiş olsak da masaüstü veya dizüstü bilgisayarlarda da dikkatli olmak gerekiyor. Bilgisayar üzerindeki verilere zararlı yazılımlarla erişim nasıl sağlanabiliyorsa benzer bir şekilde bulut depolamadaki verilere de ulaşılabilir.
Böyle bir durumla karşılaşmamak için hem bilgisayarın kendisini, hem de bilgisayarın bağlı olduğu bulut depolama sistemini korumak için antivirüs yazılımları kurmak gerekiyor.
En son kim bağlandı?
Dropbox gibi bazı bulut depolama servisleri, en son hangi cihazdan bağlanıldığını gösteren bir sayfaya sahip olabiliyorlar. Bu sayfalar üzerinden en son hangi cihaz üzerinden, ne zaman bağlanıldığını görebiliyoruz. Eğer bağlı olmasını istemediğimiz bir cihaz bağlı görünüyorsa şifreyi değiştirip, o cihazın erişimini kaldırabiliyoruz.



8 Mart 2016 Salı

Bulut Bilişim Yararları Ve Zararları

BULUT BİLİŞİMİN YARARLARI (FAYDALARI)

  • Kişiselleştirme: Bulut üzerinde faaliyet gösteren işlemler, sistemi temelden itibaren yeniden tasarlamaya gerek duyulmaksızın,değiştirilebilir yapılandırmalar sayesinde, şirket ya da kişilerin ihtiyaçlarına uygun hale getirilebilmektedir
  • Paylaşım ve İşbirliği: Bulut bilişim, kullanıcıların işbirliğini artıracak ve bilgi paylaşımını sağlayacak yönde  yazılım ve servisler geliştirmelerine olanak tanır.
  • Ölçeklenebilirlik ve Ayarlanabilir Kapasite: Bulut, kullanıcıların tüketimlerini kendi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmelerine imkan veren, sürekli aktif bir hesaplama ve depolama kaynağıdır.
  • Erişim Kolaylığı: Bulut bilişim, güçlü işlem ve depolama kaynaklarına, internet üzerinden, evrensel ölçekte erişebilmeyi sağlar.
  • Düşük Maliyet: Bulut bilişim, şirketlerin kendi bünyelerinde servis altyapıları kurmaları yerine, ihtiyaç duydukları hizmeti bulut bilişim platformları üzerinden, uygun maliyetlerle karşılayabilmelerini sağlar.
  • Esneklik ve Verimlilik : Talebe göre kapasite artırımı ve azaltımının hızlıca yapılabilir. Bilgi çağında başarı hız ile ölçülüyor, esnek olmayan yapılar hızlı olamazlar. Kaynakların kullanımı maksimize edilmekte, şirketlerin kendi ana iş kollarına odaklanmalarını sağlamaktadır.
  • Sabit Yatırım Maliyeti Yok : Kullandığınız kadar ödersiniz ve ne ödeyeceğiniz belirlidir. Bu sebeple küçük firmaların rekabet avantajı artmakta, başlangıç bariyerleri azalmaktadır.
  • Zaman ve Mekan Bağımsız Çalışma İmkanı: İstediğiniz yerden ve istediğiniz zaman çalışma imkanı sağlar, yeter ki internet bağlantınız olsun. Öyle bir zaman gelecek ki,  bilgisayarımıza dosya kaydetmeyeceğiz, tüm bilgilerimiz bulutta olacak.
  • Çevre Dostu : Yerel sunucu kullanımına göre %30 daha az enerji kullanımı ve karbon salınımı sağlar. Bu oran küçük firmalar için daha da fazladır.


BULUT BİLİŞİMİN ZARARLARI (RİSKLERİ)

  • Hizmet Devamlılığı ve Kullanılırlığı:Bulut Bilişim hizmet sağlayıcılarda hizmet kesintisine sebebiyet verebilecek bir sorun yaşanması durumunda, bu hizmet sağlayıcıdan hizmet tedariki yoluna gitmiş tüm şirketler birden bundan etkilenecek ve kesinti sonuçlanana kadar,  şirketlerin müşterilerine hizmet veremez hale gelmelerine sebep olacaktır.
  • Veri Güvenliği ve Gizliliği:Bulut Bilişim hizmetlerinin aynı anda birçok kullanıcı tarafından kullanılması ve fiziksel kaynakların tüm kullanıcılar tarafından ortak olarak kullanılıyor olması veri gizliliği ve güvenliği için riskler barındırmaktadır. Bulut içindeki farklı kullanıcıların, ortak kaynaklar üzerindeki depolama, bellek alanlarını birbirinden ayırmaya yarayan iç mekanizmalarda ortaya çıkabilecek açıklık ve hatalar, yapılacak saldırılar sonucu kullanıcıların özel ve gizli verilerinin ele geçirilmesine sebebiyet verebilir.
  • Veri Denetlenebilirliği, Uygunluğu ve Yasal Düzenlemeler:Bulut Bilişim hizmetlerinin dağıtılmış olarak çalışan küresel hizmetler olduğu düşünüldüğünde, farklı ülkelerden kullanıcılar, farklı iş kültürlerine ve yasal düzenlemelere sahip olarak iş görmektedirler. Bulut Bilişim hizmet sağlayıcılarının farklı ülkelerde ve bölgelerde veri merkezleri bulundurması, bulunduğu ülkedeki yasal düzenlemelere de uyum sağlamasını gerektirebilir. Veri gizliliği ve denetimi konusunda ülkelerin farklı yasal düzenlemelere sahip olması, Bulut Bilişim hizmet sağlayıcılarının hizmetlerini yerine getirirken, farklı yasal düzenlemelere uyum sağlamada sorunlara neden olabilir.
  • Hizmet Sağlayıcı Bağımlılığı ve Veri Kilitlenmesi:Bir Bulut Bilişim hizmet sağlayıcısına, depolanan veri ve kullanılan uygulamalar dolayısıyla bağımlı olmak, uygulanan fiyat politikalarına karşı esnek olamamaya, hizmet sağlayıcısının mimarisinde var olabilecek açıklık ve zayıflıklar sonucu oluşabilecek arıza ve saldırılardan dolayı veri kaybına uğramaya sebebiyet verebilir. 
  • Yönetim Ara yüzü ve Uzaktan Erişim:Bulut Bilişim hizmet sağlayıcıların kullanıcılarının hizmetlerini yönettikleri ara yüzler, internet üzerinden erişilebilir olmaları ve geniş yönetim imkânları barındırmaları sebebiyle, internet tarayıcıların ve uzaktan erişimin zayıflıkları düşünüldüğünde, yüksek güvenlik riski taşımaktadırlar. Uzaktan erişim sırasında, saldırganlar tarafından koklama (“sniffing”), yanıltma (“spoofing”) ve araya girme (“man-in-the-middle”) gibi saldırı yöntemleri kullanarak, iletişimin ve taşınan verinin dinlenmesi, kullanıcı oturumunun elde edilmesi ve kullanıcı şifrelerinin çalınması mümkün olabilmektedir.
  • Bant Genişliği ve Veri Transferi:Bulut Bilişim’in temelinde yatan ana fikirlerden biri olan, kullanıcıların veri işleme ve saklama faaliyetlerinden arındırılıp, verilerin merkezi bir Bulut içine toplanması ve buradan gerekli işlemlerin yapılabilmesi fikri, uygulamaların giderek daha yoğun veri kullanmaya başlamasıyla, verilerin kullanıcıdan Bulut Bilişim hizmet sağlayıcısına taşınmasında zorluklara sebep olmaktadır.
  

SONUÇ OLARAK
  


TÜRKİYE İÇİN RİSK DURUMU


1 Mart 2016 Salı

BULUT BİLİŞİM MİMARİSİ

Bulut Bilişimin Hizmet Modelleri Nelerdir?


  1. Bir Servis Olarak Yazılım (SaaS)
  2. Bir Servis Olarak Platform (PaaS)
  3. Bir Servis Olarak Altyapı (IaaS)

Software as a Service(SaaS)

Servisi sağlayanın yazılımı bulut altyapısı üzerinde çalışır ve tüketicideki çeşitli cihazlardan
web tarayıcısı gibi thin client ara yüzüyle ulaşılır. Tüketici sadece kullanıcıya özel yazılımın
yapısal ayarlarını sınırlı olarak değiştirebilir.

Platform as a Service (PaaS)

Yazılım geliştirmek gibi bir ihtiyacınız var ise size uygun modeldir.Yapacağınız yazılım için bazı gereksinimleriniz olabilir.Servisinizin bunları sağlayabilmesi gerekir.PaaS servisi sizin veri depolamanızı, işlem hızını bu doğrultuda geliştirir ve size bu doğrultuda hizmet verir.

PaaS Servisine Örnek Olarak;

• Google App Engine
• OpenShiftfromRed Hat Cloud
• Windows Azure

Infrastructure as a Service (IaaS)

İhtiyaçlarınız işlemci gücünüzün yüksek olması, veri depolama alanlarının sağlanması, ağ kaynakları konusunda ise bu doğrultuda hizmeti veren sistemdir.Yönetim ve kontrol yoktur ancak verilen hizmetlerden yararlanabilirsiniz.

BULUT BİLİŞİM MİMARİSİ


  • Bulut mimarisinin temelinde yer alan alt yapı bileşenleri; sunucular, güç kaynakları, elektronik ve mekanik kısımlardan meydana gelmektedir. Kurulum, bakım ve destek, veri merkezlerinin yönetimi, elektriksel verilerin taşınması gibi işlemler bu katmanda meydana gelir.
  • Alt yapı üzerinde işlevini sürdüren platformda, donanıma hükmeden bulut işletim sistemi; depolama, hesaplama ve yönetim ile ilgili uygulamalar yer almaktadır.
  • Platform, yazılım geliştirmede altyapı olarak kullanılan kısmı teşkil eder. Platform üzerinde yer alan bileşenler, uygulama programlama ara yüzleri (application programming interface - API) aracılığıyla birbirleriyle temasa geçerler.

BULUT BİLİŞİM MİMARİSİ



BULUT BİLİŞİM MİMARİ MODELLERİ
 
 
        






BULUT BİLİŞİMİN YAPISAL KATMANLARI


İstemci: Bulut bilişim servislerine bağlı olarak çalışan, üzerinde bu iş için özelleşmiş bir takım donanım ve yazılımlar bulunduran; bulut bilişim servisi olmadığında çoğu işlevlerini yerine getiremeyen, bilgisayar ve benzeri türde cihazdır. 

Uygulama: Hazırlanan bulut yazılımlarının, internet üzerinden kullanıma sunulduğu, bu sayede kullanıcı bilgisayarlarındaki  kurulum ve işletim ihtiyacını ortadan kaldıran, bakım ve desteği kolaylaştıran servistir.

Platform: Platform, bulut uygulamalarının geliştirilmesine bir zemin oluşturur. Bulut yazılımları ve işlem birimlerini, bulut mimarisi içerisinde yer alan kullanıcılara sunan servisleri barındırır. Her bir kuruluşun, kendi bünyesine donanım ve yazılımlar alma ve bunları yönetme sürecindeki karmaşıklık ve maliyeti ortadan kaldırarak uygulamaların dağıtımını kolaylaştırır.

Altyapı: Sunucular, güç ünitelerine ve güvenlik donanımları ile kurulum, bakım, destek, veri merkezinin yönetimi gibi iş süreçlerinin yer aldığı katmandır. Altyapı, sanallaştırma teknolojisinden faydalanılarak kullanıma sunulur.

Sunucu: Bulut bilişim yapısında hiyerarşinin en altında yer alır. Bulut servislerinin dağıtımı için tasarlanan bilgisayar donanım ve yazılımlarını içerir. Verilerin üzerinde barındırıldığı fiziksel katmandır.Bulut bilişim veri merkezleri, çok sayıda sunucunun birleşimi ile oluşmuş devasa yapılardır.

AZURE NEDİR?

Microsoft Azure’nin ne olduğuna geçmeden önce internette bir uygulamayı çalıştırmak için nelerin gerektiğine bakalım;
Öncelikle kullanacağımız işletim sistemini ve bu sistemi nasıl güncel tutacağımızı düşünmeliyiz. Peşisıra, ağı, yük dengeleyicileri, yönlendiricileri, DNS ve bunların sistemimizle nasıl ektileşime gireceği, uygulamamız için depolama gereksinimlerini ve o kadar veriyi nasıl yöneteceğimizi düşünmeliyiz. Aynı zamanda ölçeği düşünmeliyiz, coğrafi olarak farklı yerlerde bulunan kullanıcılarımıza nasıl ölçekledireceğiz? Bu yapmış olduğumuz liste hakkında iki şeye dikkatinizi çekmek istiyorum:
Birincisi, ne yaptıklarından bağımsız olarak, sadece siz değil, herkes bu konularla ilgilenmek zorunda kalıyor.
İkincisi, bunlardan hiçbiri, yapmaya çalıştığımız şey, yani bizim uygulamamızla ilgili değil.
Ya farklı bir yolu olsaydı?
Bizim için geriye kalan her şeyle ilgilenen bir sistem olsaydı; işletim sistemi, ağ depolama, ölçeklendirme? Bu sayede bizim için önemli olan uygulamamız ile ilgilenebilirdik. Böyle bir sistemle uygulamamızı daha hızlı bir şekilde yapılandırabilir ve kullanıcılarımızı mutlu tutabilirdik.
Windows Azure’un arkasındaki mantık budur. Windows Azure, Microsoft’un bulut bilişim platformudur. Bunun anlamı, Windows Azure’un uygulamanızı ölçeklendirilmiş bir şekilde, internette çalıştırmanız için bir yer olduğudur, ancak çok daha fazlası var.
Windows Azure, bulut bilişimde uygulama merkezli bir yaklaşıma sahiptir. Buna göre, uygulamanızın yaşam döngüsünün tamamını yönetiyoruz; ilk tasarım geliştirme ve test safhalarından, bir tuşa dokunarak buluta yükleme ve internette çalışırken uygulamanın ölçeklendirilmesi ve izlenmesine kadar. Son olarak, uygulamanızı anlayıp analiz etmenize yardımcı olur. Bu şekilde daha iyi bir versiyon oluşturabilir ve zaman kaybı olmadan buluta yükleyebilirsiniz.

Windows Azure Üç Ana Bileşenden Oluşur :

1: Fabric ; veri merkezinde bulunan, soyut bilişim kaynaklarının tamamıdır. İçinde, sanal makine üzerinde Windows çalıştıran bir çok bilgisayar bulunur.
2: depolama hizmetidir. Depolama hizmeti uygulamanızın tüm verilerini güvenilir ve ölçeklendirilebilir bir şekilde yönetmesine yardımcı olur.
3: geliştirici deneyimidir. Fabric, depolama ve buluttaki tüm API’leri paketler, bir miktar Visual Studio’ya taşınılabilirlik ekler ve bunların hepsini ücretsiz olarak inidirip masaüstünde çalıştırabilecek bir SDK olarak bizlere sunar. Bu sayede, buluta yüklemeden önce uygulamamızı yerelde geliştirebilir ve test edebilirsiniz.

Son olarak , ölçekten bahsedecek olursak, uygulama sahiplerinin çoğu gibi düşünüyorsanız, uygulama ölçeklendirmenizin maksimum etki ile olmasını istersiniz. İş yoğunluğunun maksimum olduğu noktada etkin kullanılan kaynakların yoğunluğun az olduğu veya iş çalışma yükünün az olduğu noktalarda yani efektif kullanımının olmadığı durumlarda, ürünler ve lisansları için yapılan ödemelerin zamana yayıldığında israf edildiğini gözlemleriz. Microsoft Azure bunun önüne geçmek ve efektif kullanımı maksimize etmek için kullanıcı ve şirketlerin beğenisine sunulmuş bir üründür. Evde ışıklarınızı kullanmadığınızda kapattığınız zaman sayacınızın durması ile aynı mantık üzerinden çalışarak şirketlerin aylık veya yıllık süreçlerde gözle görülür kârlar elde etmesine yol açar. Bu prensibi veri merkezlerindeki bilişim kaynaklarına uygularsak, windows Azure modeline ulaşmış oluyoruz. Bu model, hizmete dayalıdır, sadece ihtiyacınız olan hizmetler için sadece o hizmetleri kullandığınızda ödeme yaparsınız. Bu modelde iş yükünün maksimize olduğu noktayı belirleme konusunda kaygılanmanıza gerek kalmaz ve önden ödeme yapmadığınız için büyük tutarlarda para tasarrufu edersiniz.